17 Aralık 2010 Cuma

Türk Dizilerindeki Baş Karakterler her durumda acınacak halde olmak zorunda mı???

Türk Dizilerindeki Baş Karakterler her durumda acınacak halde olmak zorunda mı???
 
  ''Öyle bir zaman geçer ki'' dizisindeki Mete karakterinin evlerini yakmaya yeltendiği son bölümdeki sahneden sonra bu soruyu sordum kendime.Diziyi izleyenler bilir resmen cinnet halindeki bir karakteri canlandırıyor oyuncu. Okulda  problem, ailede problem, kendi içinde ergenlik çağının verdiği problemler genç birisini cinnet haline getirebilir mi?Bu hayatta bu tarz olayların daha fenasını yaşayan insanlar var onlardan hiçbirinin ne evini yaktığını , ne babasına veya ailesinden sevmediği kimseye ölümüne zarar verdiğini duymadım.Tabii ki vardır böyle insanlar tek tük de olsa gazetelerde okuruz.Fakat toplumun %99 değildir.Çoğunlukta olsa; akrabalarımızda veya yakın çevremizde ; komşularımz arasında veya çalıştığımız iş ortamındaki arkadaşlarımızdan olması gerekiyordu böyle insanların…
 
 Eskiden diziler daha bizdendi sanki; ''Bizimkiler'' dizisi vardı; ailemle izlerdim küçükken, kapıcının hep yüzü gülerdi, apartmanda karşılaşınca herkes birbirine gülümseyerek selam verirdi , bir tane yönetici karakteri vardı biraz kaçık gibiydi ama kendinden başka kimselere zararı dokunmazdı.Keza ''Süper Baba''da çocukları için her fedakarlığı üstlenen bir babanın hikayesi anlatılıyordu, yaşamda sıkıntılar bile olsa insan mutlu olacak birşey mutlaka bulur, yaşam insanları yenemez ana düşüncesi hakimdi dizide.

   
   Şimdiki dizilere bakıyorum; En çok konuşulan dizi;
  ''Aşk-ı Memnu''; yasak aşkı anlatıyordu, her saniye bir gerginlik birbirinin gözünün içine baka baka yalan söyleyen insanlar vardı, Allah'tan iki sezonda bitti.Neyse ondan kurtulduk derken ''Lale Devri'' çıktı, bir kaç bölüm izlemek diziyi anlamak için yeterli zaten ''Aşk-ı memnu''nun daha arttırılmış streslisini yapmaya çalışmışlar.
 





''Yaprak Dökümü''nden zaten gına geldi artık üçüncü sezondan sonra izlemedim, devamlı her bölüm birilerine bir şey oluyor ağlamalar, efkarlar gırla, en son sezon galiba Ali Rıza Bey felç geçirmiş, fragmanında gördüm, etrafında yüzleri ekşimiş kadın oyuncular..Yılbaşında biticekmiş.Yerine ''Şüphe'' diye bir dizi başlayacakmış, tutmasın diye dua edeceğim.








                                                                                                              ŞÜPHE DİZİSİ
   ''Fatmagül'ün Suçu Ne?'' etrafımdaki herkesin konuştuğu dizi , facebook'a giriyorum bakıyorum arkadaşlardan en az üç ,dört tanesi diziyle ilgili ya ileti ya video paylaşmış,twitter zaten paso dizi iletisi dolu, geçen gün gittim bir kafeye yan masaya iki tane iyi giyimli genç bayan oturdu,istemeden az da olsa şahit oldum konuşmalarına; ''Sence Mustafa Fatmagül'e döner mi?'' dedi biri diğeri de; ''Yok, canım Kerim'i sevcek o görürsün.'' dedi.Ayy dedim  içimden TECAVÜZ üzerine kurulu bir dizinin nesini seyrediyorsunuz, ama maalesef ben de seyrediyorum arkadaşlarımın muhabbetlerine fransız kalmamak için.. :(

   ''Hanım'ın Çiftliği'' ; birileri birilerini öldürmüş suç Güllü'nün üstüne kalmış :( Yanılmıyorsam iki sezondur, hiçbirşeyden haberi olmayıp zengin birisiyle evlendiği için onun servetinden istifade eden genç bayanı izliyoruz.Kitapla da korele gittikleri düşünmeyin Orhan Kemal'e boşuna laf söylemeyin.

''Kurtlar Vadisi''nin nasıl bir dizi olduğunu söylememe gerek var mı bilmiyorum.Dizinin yayınlandığı geceler Taksim'de rahat rahat gezerdik arkadaşlarla :) .Ne tinerci vardı ortalıkta ne gaspçı ne de serseri.. Bir anlam veremedik ilk keşfettiğimizde bu durumu,daha sonra, Emniyet Müdürlüğü'nün yaptığı araştırma da bizleri doğrulamıştı; ''Dizinin yayınladığı saatlerde suç oranı düşüyor!''diye açıklama yapmışlardı.Suça meyili olanlar inlerine çekilip Polat'ı izlediğinden olmasın?




   Komedi dizlerine ise değinmesem olmaz; ''Türk Malı''nı ilk izlediğimde Abiye Kuzu karakterinin replikleri hoşuma gitti, sıcak sempatik, vaktini tv karşınında geçiren türk kadını tipini andırıyordu ki … Erman Kuzu ve diğer erkek karakterlerinin ''Bu odunu alır kafanda parçalarım.'' tarzı replikleri beni diziden soğuttu.Bir de şiddet içerikli sözlerin arkasına gülme efekti yerleştirmişler.Gülüyoruz ağlanacak halimize..

 
   Saydığım bu dizilerin altyapısı yaklaşık 10 yıllık bir sürece dayanıyor.Yaklaşık on yıl önce kadın programlarıyla başladı herşey.Kadın sorunlarına dikkat çekilmesi maksadıyla ''ağlayan kadın'' imajıyla tanıştırıldı türk insanı.İlk kim başladı Serap Özgü müydü? Yasemin miydi? Yoksa Esra Ceyhan mıydı ? tam hatırlamıyorum.Meselenin en başından herkes çok dikkatliydi ''ağlayan kadın''ı kameraman bile fazla çekmiyordu,eğer iş çetrefilli bir hal alırsa madure kibarca stüdyodan çıkartılıyordu, verilen talimatlar bu yöndeydi.Sonra baktılar ki insanlar görmek istiyor daha fazla yer verdiler ''ağlayan kadın''a, hatta ağlayamayanların yarasını daha da deştiler.Kadın ağladıkça daha değerli oldu ve bu dizilere de yansıdı, ''Yaprak Dökümü''nün ilk sezonarını izleyenler bilir; Oğuz karakterinin Leyla'yı kandırması sonra diğer kardeşi de kandırması, sevgisine karşılık bulamayıp acı çeken Sedef karakteri vs.Kadın programlarındaki ''ağlayan kadın''nın dizilerdeki hayali simulasyonlarından bazıları.Hala ''ağlayan kadın''lar var elbet.Ama son 3 yıldır ekonomik ve sosyo-kültürel krizin de etkisiyle bir de ''ağlayan erkek'' çıktı başımıza.Haberlere veya toplumsal içerikli program yapıyoruz diyenlerin programlarına azıcık göz gezdirmeniz yeterli.Peki bu yükselen trendin cisimlenmesi hangi dizi? Efendim…., yüksek sesle söyleyin. ''EZEL'' Fenomen diye nitelenen dizi son yıllardaki ezilmiş, mağdur erkek rüzgarını takip eden bir çeşit günümüz masalından başka birşey değil..Eğer yazımı başından sonuna sabırla okuduysanız, yazının başındaki sorunun cevabını da almışsınızdır..

                                                                                              yazı özgün üründür... 2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder